İnsanoğlu kadim yolculuğu boyunca hep bir mana arayışında bulunmuştur. Öyle ki ilk zamanlar gördüğü cisimlere, göremediği ama var olduğuna inandığı his veya görünmezlere çeşitli yakıştırmalar yapmış ve onlara bir tür kudsiyet atfetmiştir. Onlarla gülmüş, derdini onlara anlatmış, savaşlara onların hatrına ve onları mutlu etmek için katılmış, bu uğurda ölmüş, kurban vermiş, kurban olmuş ve hayatını bu uğurda tanzim etmiştir. Bu atfetme ve inanma durumu kronolojik sırayla, Yahudilik, Hristiyanlık ve Müslümanlık ile beraber daha da kurumsallaşmış ve insanoğlu manaarayışına devam etmiştir. Çünkü hiçbir zaman sadece ve sadece yemek yemek, uyumak ya da üremek için var olduğuna inanmak istememiştir. Daha ulvi ve daha cazibedar nedenler aramıştır yaşamak için. Ve doğru da yapmıştır.
Yol uzun ve yorucu. Ama yılmamak lazım. İyi insan olmaya çabalamak ve insanların hiçbir türlüsüne de hor bakmamak gerek. Çünkü “Surete aldanan hakikati ıskalar.” Ancak bunlara rağmen zaman çabuk tükeniyor. Koşuşturmacalar ve uğraşılar birbirini kovalıyor. Yine de her hale şükür. Seneca’nın dediği gibi “Neler kaybettiğinizin bile farkında olmadığınız anlarda kim bilir kaç kişi hayatınıza kendi çöpünü boşalttı?” kabilinden zaman israfı kişiler ve durumlara karşı da hor bakmadan sabit kadem durmalı ve özümüze bir zararın dokunmaması adına gayret göstermeliyiz.
After Life dizisinde karşılaştığım bir söz beni derinden etkiledi. "Bir toplum, yaşlı adamların gölgesinde asla oturmayacaklarını bildikleri ağaçları dikmeye başladığında gelişir. İyi insanlar iyilik yaparlar. O kadar, ötesi yok..." Evet, çok doğru! İyi insanlar iyilik yaparlar. O kadar, ötesi yok!
Umutsuzluk yok, mana çok ve hayat yine de yaşamaya değer!
Mevlana’nın benzersiz ifadeleriyle söyleyecek olursak… Unutmayalım ki:
“Bir gün gelir,
Açmaz dediğin çiçekler açar,
Gitmez dediğin dertler gider,
Bitmez dediğin zaman geçer.
Hayat öyle bir sır ki;
Önce şükür,
Sonra sabır,
Sonra da inanmak gerek.”
Tayfun Gümüş Her hakkı saklıdır.
ZeplinGo® | Web Sitesi Tasarımı ile hazırlanmıştır.